Hayatın yükünü hafifletmek üzere satırlar

Ahmet Usta
4 min readNov 26, 2017

--

Bu yazıyı okuduktan sonra daha anlamlı bulacağınız bir fotoğraf. Evdeki boya badana işi bitip, tüm yükler ‘hafifletildikten’ sonra geriye kalan ve hâlâ düzenlenmesi gereken eşyaların “bir kısmına” ait odamın panoramik fotoğrafı.

Takvim 6 Şubat 2018'i gösterdiğinde ömrümün 40 yıllık dönemi geride kalacak. Bu satırları yazdığım an itibariyle aradan geçen 39 sene 9 ay ve 20 gün toplam yaşantımın acaba ne kadarına denk geliyordu? Bunu ölümün huzuru ile kavuşana dek bilemeyeceğim ama kesin bildiğim bir şey varsa hayatın her geçen zaman parçası ile birlikte yükü giderek artıyor ve bu artışın arkasında kendi tercihlerimiz büyük bir rol oynuyor, en azından benim için durum böyleydi.

Gerçekten şanslı belki de gözetilen bir insan olduğuma inanıyorum. Şu anda ikamet ettiğim daire, kendimi bildim bileli çocukluğumun geçtiği apartmanın içinde yer alıyor. Bu planlanmış bir durum değildi. Babam bir devlet memuruydu ve çocukluğumuzun geçtiği, hâlâ ailemin ikâmet ettiği daire bile yenilen her lokmadan, giyilen her kıyafetten ve hayatın diğer keyiflerinden fedakarlık yapıkarak satın alınmıştı. Evlendikten sonra eşimle birlikte, bir kaç yıl boyunca aynı muhitte ve oldukça küçük bir dairede kira ödeyerek kaldık. Beklenmedik bir zamanda çocukluğumun geçtiği apartmanda farklı bir daire satılığa çıktı ve sadece iyi niyet ile ifade edebileceğim bir dizi olumlu gelişme ile üstelik aileminkine benzer bir macera ile bu daireyi satın almak nasip oldu.

İnsanın ailesi ile aynı apartmanda yaşamasının faydalarını başka bir yazıda anlatmak lazım. Benim açımdan ise bunun önemi, evlenirken ayrıldığım evde bıraktığım, çocukluğuma ait sayısız hatıra kolaylıkla bir anda yeni evimize taşınıverdi.

Eşimin büyük ısrarları ve baskıları ile nihayet bu sene “bina 38 yaşında yakında nasıl olsa yenilenir” düşüncelerimi hasır altı ederek evde büyük bir maceraya giriştik; her erkeğin bir gün yüzleşeceği boya ve badana işlerine.

Pek çok aile için bu süreç kolay gibi görünebilir ama benim için ağzına kadar kütüphaneler ile çevrelenmiş, her bir kütüphanenin içi tıka basa kitaplar ve eşyalar ile doldurulmuş, yetmemiş kütüphanelerin üstünde tavana kadar kutular istiflenmiş bir ortamda bu ciddi bir mücadeleydi… Bunlar gözle görünen eşya yığınını oluştururken evimizin önemli bir parçası olan sabit dolaplarımızın içleri de bana ait tonlarca kitap, kutu, hatıra, eşya ile doluydu…

Boya badana işinde en önemli adım eşyaları odaların ortasına toplamak ve duvarları boyanacak şekilde rahat hale getirmektir. Benim odamda ise bırakın bunu yapmaya, eşyaları ortaya istifleyecek bir boşluk bile yoktu zira dolapların işgal ettiği yerin dışında kalan alanlar iki büyük masa ve bir çalışma koltuğu ile doldurulmuştu… Bu yoğunluğun sonu yok. Yaklaşık 26 yıllık bir birikimden, bitmek tükenmek bilmez bir bilgisayar ve teknoloji düşkünlüğünden bahsediyoruz.

Tüm eşyalar için önce küçük adımlar atarak başladım. Bir daha asla işe yaramayacağına artık ikna olduğum üniversite kitaplarım hatırı sayılır şekilde evin girişinde bir dağ oluşturdu. Bir kısmı geri dönüşüme bir kısmı ise ihtiyaç sahibi olabileceklere dağıldı. Bu cesaret yıllarca biriken binlerce kitap içinden yarısına yakınını benzer şekilde elemem ile devam etti. Sonra sıra kutulara geldi; ilkokuldan kalan hatıralardan artık bir anlamı dahi kalmayan eski 36'lık tab edilmiş fotoğraf film rulolarına kadar yüzlerce belki binlerce ıvır zıvır… İçlerinde yazılarım bulunan yüzlerce Infomag, bine yakın Bloomberg Businessweek Türkiye dergisi ve bir o kadar da farklı nitelikte dergiler. Üstelik bazılarında yazılarım bile yok, 90'lı yıllardan kalma dergi arşivleri…

Bunu yazarken farkediyorum ki bir adım ötesinde rahatlıkla televizyonda kısmen iğrenerek, kısmen hayret ederek izlediğimiz ve ortam temizlendikçe bizim içimizin huzur bulduğu “istifçiler” sınıfına girebilirmişim.

Nedenler ve Sebepler

Buraya kadar okuma gayretini gösterenler için en önemli kısım şimdi başlıyor aslında.

Hayatımız boyunca pek çok hatırayı ve anıyı yaşantımızın sırtında görünmez birer yük olarak mekanlarımızın parçası haline getiriyoruz. Bu sürecin arkasında bulunduğuna inandığım motivasyon ise nostalji adı verilen çok güçlü bir duygudan doğuyor. Nostalji duygusu kısmen biraz keyif verici, kısmen rahatlatıcı, kısmen uyuşturucu bir ilaç etkisine sahip. Bu yüzden ondan kopmak çok zor. Hatta onu arzulamak ve onu hissetmek için özel gayret gösteriyoruz. Peki, neden? Pek çok sebebi ve bilimsel açıklaması olabilir ama benim tespit ettiğim; beynimiz mutlu, huzurlu, keyifli ve nihayetinde güvende olduğu geçmiş zaman hatıralarına yatkınlık ve arzu duyuyor. İçinde bulunduğunuz durum ne kadar karmaşık ve sorunlu ise nostalji o kadar iyileştirici ve rahatlatıcı bir etki sağlıyor, aynı zamanda aldatıcılık da bu duygunun kardeşi olarak etrafta kendince oyununu kuruyor.

Nostaljiyi beraberinizde taşımak için hatıralar çok önemli ama en az hatıraların kendisi kadar onları canlı tutan nesneler de önem taşıyor. İmkanınız varsa bu nesneler birikiyor, birikiyor… Ve benim gibi bir misafiriniz geldiğinde hayranlık uyandıran bir kaç oda dolusu kütüphaneler ve eski kitap kokusuna karışan yeni teknolojik eşyalar çorbası içinde siz farketmeden yaşantınızda görünmez bir yük oluşturuyor.

Bir haftalık boya badana sürecinde elden ve evden çıkarttığım kitabın, eski eşyanın, kısmen sattığım ve dağıttığım elektronik cihazların haddi hesabı yok. İnanmayacaksınız belki ama “birisinin işine yarar” diyerek hala evde sahiplerini bekleyen, hediye edilecek pek çok şey kolilenmiş durumda bekliyor :)

Evden uzaklaştırmayı başardığım her bir parça eşya, hayatımın biriken yükünden bir parçayı alıp götürdü. Aklımın kıvrımlarında bunun psikolojik bir durum olduğunun farkındayım buna rağmen geçmişim tozlu raflarından kurtuldukça aldığım nefesin biraz daha rahatladığını hissetmek inanılmaz keyif verici oldu.

40 yılı geride bırakacağım bir noktada acaba benzer hisleri akranlarım da yaşıyor mu? Ya da bu dönemden geçmiş olan başkaları yaşadı mı? Bu sorunun cevabı benim için çok önemli değil. En az bu yükten kurtulmak kadar bunca yükü oluşturan binlerce hatıranın bir araya gelip bütünleştiğini hissedebiliyorum. Belki artık her birine ayrı ayrı ulaşabileceğim o sihirli ve büyülü nesneler mekanımın bir parçası değiller ama bunca birikimin daha iyiye adım atmak için geride bıraktığı tecrübeme güveniyorum.

Dolapların ve kütüphanelerin raflarını doldurmak yerine bir kırk sene daha yaşarsam dönüp bu satırları okuduğumda ne hissedeceğimi de şimdiden çok merak ediyorum. Eğer ömrüm yetmez ise çocuklarımın temizleyeceği raflar yerine bu satırları bırakmanın daha mantıklı bir seçim olduğundan kesinlikle eminim ve bunu daha sık yapmaya da kararlıyım.

--

--

Ahmet Usta

Kaynağından alıcısına bilgi ulaştıran kişi. Faydalı ve güncel, içerik üreticisi.